Çağımızın en büyük sıkıntıları ortasında yer alan ‘Hareketsiz Ömür Tarzı’ başta yüksek tansiyon olmak üzere birçok fizikî ve ruhsal sorunun da temelinde yer alıyor. Salgın sürecinde ise değişen hayat üslubumuz bu durumu daha tehlikeli boyutlara getirdi. Gerçekten virüsten ötürü daha çok meskenlerde vakit geçirirken oturma sürelerimiz de arttı. Bu da aslında bu stil problemleri yaşayanları tanımlamak için kullanılan oturma hastalığının daha çok yaygınlaşmasına neden oldu.
BULAŞICI HASTALIKLARDAN DAHA TEHLİKELİ
Tıp lisanında ‘Oturma Hastalığının olmadığının bunun günde 8 saatten fazla oturan hareketsiz kalan şahısları tanımlamak için kullanılan bir terim olduğunu vurgulayan Romatem Hastanesi Fizikî Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Nurten Küçükçakır, “Oturma müddeti üzerine yapılan araştırmalar, gün içinde gerekli ölçüde antrenman yapsanız bile, gün boyunca uzun mühlet hareketsiz kalmanın hastalık riskinizi artırabileceğini gösteriyor. 7’den 70’e herkesi etkileyen bu durum pandemi sürecinde daha çok arttı diyebiliriz. Bulaşıcı hastalıklardan daha tehlikeli olan bu ömür şekli önlenebilir vefat nedenleri ortasında yer alırken kişinin hayat kalitesini de kıymetli derecede etkiliyor. Zira başta yüksek tansiyon olmak üzere, kalp, kanser, diyabet üzere birçok sorun da beraberinde geliyor. O yüzden mümkün olduğunca konutta dahi olsak hareket kaide ” dedi.
SAĞLIKSIZ BESLENMEYE DİKKAT!
Bu durumun obezite üzere birçok sıhhat meselesini da tetiklediğini belirten Diyetisyen Gülşah Bozkurt, “Uzun müddet hareketsiz kalındığında bağışıklık sistemi de düşüyor. Bu hastalıklardan korunmak ve bağışıklığımızı kuvvetlendirmek ismine genel beslenme alışkanlıkları olarak; paketli besinlerden uzak durmak, sebze-meyve tüketimini arttırmak, haftada bir iki sefer kesinlikle balık yemek, günde en az 2 litre su tüketimine ihtimam göstermek, şeker ve tuz tüketimini en minimuma indirmek gerekmektedir. Beslenme biçimimizin sağlıklı bir hal alması ile birlikte çok kilo ve obeziteyle birlikte gelişen kronik hastalıklar büyük ölçüde önlenebilmektedir. Bu noktada bireylerin yanlışsız bilgiye ulaşması büyük kıymet taşıyor” sözlerini kullandı.
FİZİKSEL VE RUHSAL RAHATSIZLIKLAR BİRBİRİYLE BAĞLANTILI
Hareketsiz hayat stili yalnızca fiziki rahatsızlıkları değil depresyon, anksiyete, gerilim, uykusuzluk ve bilişsel sorunları de beraberinde getirdiğini vurgulayan Psikolog Merve Güleç ise şöyle konuştu:
“Fiziksel ve ruhsal hastalıkların birbirleriyle temaslı olmaları epey dikkat caziptir. Ruhsal rahatsızlık yaşayan bir beşerde fizikî bir hastalığın tetiklenme ihtimali çok yüksek iken fizikî rahatsızlığı olan bireylerde de ruhsal sorunlarla karşılaşmak çok muhtemeldir. Depresyon ise kronik bedensel hastalıklarla en sık görülen ruhsal bozukluktur. Hayat uzunluğu yaygınlığı erkeklerde yüzde 5-12, bayanlarda yüzde 10-25 olarak bulunmuştur. Depresyonun en temel belirtilerinden birisi ise güç kaybıdır. Bireylerin genelde halsizlik, enerjisizlik ve yorgunluk yakınmaları vardır. Depresyon şahısların zindeliğini etkilediği üzere, şahısların fonksiyonelliğini bozar ve sorumluluklarını yerine getirmesini pürüzler. Şahıslar bu süreci uzun periyodik yaşıyorsa kesinlikle bir uzmandan dayanak almalıdır. Tıpkı vakitte depresyon tedavisinde psikoterapinin yanında fizikî aktivite de tesirli olabilecek bir alternatiftir. Fizikî aktivite depresyon gelişimini önlemek ve depresif belirtileri azaltmak için tercih edilebilir. Fizikî aktivitenin gerilimi azaltma, dikkati arttırma ve bilişsel sorunlarda düzgünleştirici tesiri de göz gerisi edilmemelidir. Unutulmamalıdır ki; vücudumuzu iterken, zihnimizi geliştiririz. Şuurumuzu, hislerimizi, kanılarımızı değiştirmek ve geliştirmek; irademizi ve kendi yazgımızı tayin etmek için harekete geçmeliyiz.”
