Bugün biraz sarı saç bakımından bahsedeyim dedim. Tüm saç renkleri ortasında en sıkıntı ve yıpratıcı ton olan platin sarısı pek çok Türk bayanı üzere benim de bağımlılığım. Dünyanın en zahmetli bağımlılıklarından birine sahip olunca onu müdafaayı da öğreniyorsunuz. Gelelim benim rutinime…
Not: Bu içerik hiçbir marka, kuaför tanıtımı yahut reklam içermemektedir.
Öncelikle belirtmeliyim, ne yaparsanız yapın platin sarısı bir saçın süper sağlıklı olma ihtimali yok denecek kadar az.
11 yıldır platin sarısı kullanan biri olarak; şayet yıpranmaya, sık sık kestirmeye, saç tellerinizin incelmesine, yapısının bozulmasına, koparak dökülmelerin artışına, hacim kaybına ve elbette sık sık taban boya yaptırmaya hazır değilseniz platin serüvenine hiç girmemenizi öneririm.
Sürekli karar değiştiren biri için de mutlaka uygun bir saç rengi değil.
Bugün platin, bir ay sonra siyah, sonra tekrar platin olmuyor ne yazık ki. Şahsî görüşüme nazaran bu saç kalın telli saç yapısına ve güçlü bir iradeye sahip bayanlarda çok sağlıklı duruyor. Açılmış saça tekrar açıcı sürülmez, 11 yılda iki kere kahve tonlarına geçip yine geri döndüğüm için saçlarım inanılmaz derecede yıprandı. Meğer bir defa açma süreci yaptırdıktan sonra yalnızca yeni çıkan tabanlara uygulama yaparak bu saçı uzun yıllar sıhhatle kullanabilirsiniz.
Diyelim ki benimki üzere artık çok geç, yani saçlar yıprandı. Lakin tam olarak yanmadı ve kestirmek de istemiyorsunuz.
Uzun müddettir saçlarımı uzatmaya çalışıyorum. Uçları tüy üzere olmuş saçlarla bunu başarmak hiç de kolay değil. Yanmış saçın tek tahlili kestirmek, fakat yıpranmış saçları “sağlıklı” gösteren ve toparlanmasını sağlayan birtakım prosedürler mevcut.
Arada bir saçı dinlendirmek değerli.
Kuaförüm ısrar da etsem saç tabanlarını açma sürecini yılda iki ya da üç kere yapıyor. Her ay saç tabanına oryal sürmek vakitle kökleri de inceltecektir. Yılda bir sefer, bilhassa kış devrinde birkaç ay hiçbir süreç yapmadan saç diplerimi dinlendiriyorum. Öteki vakitlerde da açık sarı saç boyaları ile taban boyası yapıyorum, böylelikle oryal kullanım mühletini uzatıyorum. Saçlar rengarenk olmaya başladığında (diplerde farklı tonlar) yine oryal ile dümdüz bir platin elde ediyorum ve bu döngü sürüyor.
Düzenli olarak uçlardan kestirmek de o denli.
Her bölüme gittiğinizde 5 cm kesmeyen bir kuaför bulursanız onu bırakmayın. Zira sık sık uçlardaki tüyleşmiş saçları kestirmeniz gerekecek. Ben uçları bir mühlet de olsa kalın ve gür gösteren küt bir kesim tarzı buldum ve birkaç ayda bir fazla kısaltmadan bu kısmı yaptırıyorum.
Düzenli taban boyasını, kestirmesini hallettik. Sıra bakımda.
Ne yazık ki saçlarımı çok sık yıkıyorum ve asla tavsiye etmiyorum. Neredeyse bütün şampuanlar yıpratıcı ve üstelik sarı saçların tonunu bozuyorlar. Bilhassa yaz aylarında her seferinde saç diplerimi yıkamadan yalnızca uçları kremleyerek duş hasarını azaltmaya çalışıyorum. Mor şampuan sahiden sarışınlar için mucize bir eser, saçtaki istenmeyen turuncu sarı tonlarını aldığı için gereksiz boya, cila üzere uygulamalardan da kurtarıyor.
Bilmeyen kalmadı biliyorum lakin hindistan cevizi yağı en pratik bakım eseri.
Vaktim olmadığında, saçlarımın elektriklendiğini ve kuruduğunu fark ettiğim her anda en büyük kurtarıcım hindistan cevizi yağı. Kesinlikle bol bol sürüp saatlerce beklemek gerekmiyor, duştan 5-10 dakika evvel ceviz büyüklüğünde yağı elimde ısıtıp tabanlardan uçlara masaj yaparak yedirmem bile yetiyor.
Daha ayrıntılı bir bakım yaptığımda tekrar doğal yağlardan yararlanıyorum.
Saçlarımı çok sık yıkadığım için doğal yağlarla kökleri beslemeyi seviyorum. Bu bakımların hasar görünümünü de hafiflettiğini söyleyebilirim. Benim ülkü karışımım hindistan cevizi yağı, zeytinyağı, tatlı badem yağı (birer tatlı kaşığını geçmeyecek ölçülerde) karışımına tüm eczanelerde bulunan vitamin ampullerini eklemek. Yağları ocakta yavaşça ısıtıp ılık hale geldikten sonra vitaminleri ekleyip uygulayınca saç derisi tarafından daha hoş emiliyor. Uygunca masaj yapıp tüm saçımı ince dişli bir tarakla taradıktan sonra topuz yapıp en az 3-4 saat, tercihen bir gece bekliyorum.
Kulağa sıkıcı gelebilir ancak bu tıp bakımların bir gece beklemesi en ülkü.
Ünlü saç bakım uzmanlarından öğrendiğim bir bilgiyi paylaşıyorum. İster bakım maskesi, ister doğal yağ bakımı olsun; akşamdan uygulayıp sonraki sabah yıkamak yanlışsız yol. Bu yüzden rahat bir saç bonesi edinip hafta sonu bir akşamı buna ayırabilirsiniz. Ben dönüşümlü olarak bir hafta maske, bir hafta yağ bakımı uyguluyorum.
Az kalsın çam terebentin mucizesinden bahsetmeyi unutuyordum!
Ancak peşin söyleyeyim, bu yakıcı yağ pek çok beşerde alerjik tepkilere sebep olabiliyor. Kullanmadan evvel bileğinize bir damla damlatıp test edebilirsiniz. Saç derisindeki kan akışını hızlandıran bu eserin çok çok az ölçülerde kullanılması gerekiyor, örneğin saç bakım karışımıma 3-5 damla ekliyorum. Büyük bir şampuan şişesine bir kapak eklerseniz dökülmeyi azaltıyor ve yağlı saçları dengeliyor. Alnımdaki bebek saçları da artırdığını gözlemledim.
Biraz da hilelerden bahsedeyim. Durulanmayan saç serumları saçı sağlıklı göstermenin en güzel yolu.
Saça yararlı olduklarını düşünmüyorum ancak durulanmayan bakım serumlarını nemli saça uygulayınca elektriklenmeyi önlüyor ve daha pürüzsüz, parlak görünümlü saçlara sahip oluyorsunuz. Isıyla şekillendirmede de saçları koruyorlar.
Saçı gür göstermenin yolu sprey ve kuru şampuanlardan geçiyor.
İncelen saç tellerini hacimli göstermek için üretilmiş saç spreyleri var. Bunlar yapış yapış yapıda olmayan, dokulu (texture) spreyler. Deniz tuzu spreyleri de tıpkı tesire sahip. Günlük hayatta çoka kaçmadan bu spreylerden kullanıyorum. Kuru şampuanlar da pudralı yapılarıyla saçı hacimlendiriyor.
Umarım biraz olsun yardımcı olabilmişimdir.
Gördüğünüz üzere şayet bakımıyla, masrafıyla başa çıkamayacaksanız sarışınlık nitekim sıkıntı. Fakat hakikaten seviyorsanız tüm zorluklarına katlanıyorsunuz.
Sevgiler.
